3 Ekim 2010 Pazar

DITA Notes 1

Session 1: What is a computer, how does it work, what does it do?

DITA Notes ders için tutmam gereken bir blog. Ama İngilizce olmak zorunda. Türkçe'ye çevirmek zor geliyor; o yüzden buraya sadece linkini koyuyorum. Bir de bu ders bilgisayar ilminin temellerini biz teknik donanımsız fanilere anlatmak için olduğundan, teknik donanımlı arkadaşlara biraz patetik gelebilir içeriği. O sebepten buraya olduğu gibi yapıştırmak istemedim.

İçinde eksiği, hatası varsa yorum olarak giriniz lütfen:)

Information & Knowledge Management 1: data-information-knowledge

GİRİŞ

Bu dersin konusu "bilgi"nin ne olduğu, bundan kimin ne anladığı ve data-information-knowledge ilişkisi. Burada şöyle bir sıkıntı çıkıyor karşımıza, knowledge'ı nasıl çevireceğimi bilmiyorum. Ecnebiler information ile knwoledge'ı birbirinden ayırmışlar; hatta bu dersin en temel meselelerinden biri de bu ama bizde bildiğim kadarı ile ikisine de bilgi diyoruz. Bu sebepten kavramların İngilizce'sini kullanacağım.

I. TANIMLAR

Data-information-knowledge ilişkisi genellikle bir piramit ile ifade ediliyor. En altında data, ortada information, üstte de knowledge var. Bazıları daha da üste wisdom (bilgelik) koyuyorlar.

Kavramları tek tek açıklamak gerekirse,

Data: İşlenmemiş information'a data diyebiliriz. Net bir tanımdan çok, data ile ilişiklendirilen (onun özelli olarak kabul edebileceğimiz) konseptler şunlar:
i. Ham madde,
ii. Yapılandırılmamış,
iii. Anlamsız,
iv. Bağlamsız (*Burada bir şerh koyabiliriz; zira gerçek dünyada arama motorları örneğinde olduğu gibi data'nın bir bağlamı -context- mevcut olabiliyor).

Information: Buna da işlenmiş data diyebiliriz:)
i. Ürün,
ii. Organize,
iii. Bağlamı olan, (*)
iv. Anlamlı.

Knowledge: "Conceptualized information" (Zihinde bir yere oturtulmuş information).
i. Feedback (Data işlenir -zihinde değil kağıt üstünde-, information'a dönüşür; bu zihnimizde bir feedback mekanizması ile tekrar işlenince knowledge'a dönüşür),
ii. Information + tecrübe (feedback mekanizmasını tecrübe ile ilişkilendirmek zor olmasa gerek),
iii. "Knowledge is in your head. If you talk, it becomes infromation. You cannot have other's knowledge" (Knowledge zihninizdedir. Konuşursanız information'a dönüşür. Başkalarının knowledge'ına sahip olamazsınız) (Ted Wilson).

Wisdom (bilgelik) ise bir refleks halini almış knowledge, içgüdüsel olarak doğru-yanlış, iyi-kötü ayrımını yapabilme yetisi olarak açıklanabilir ama diğerlerinin yanında biraz afaki kaldığı da doğru.

Her ne kadar bu tanım-açıklamaları yapmış olsak da "bilgi"nin ne olduğu konusunda (aslında tam olarak information da değil; data-information-knowledge ayrımı yeni bir olgu; 1950 öncesinde data, 18.yy öncesinde de information, knowlegde'dan ayrı düşünülen kavramlar değildi. Sadece "bilgi" vardı. Ancak aşağıdaki tanımlarda (bilgi derken "knowledge" dediğimizi düşünebiliriz) ayrı ayrı görüşler (bunlar aynı zamanda dünya görüşleri) var. Bunlara kabaca göz atmak faydalı olacaktır:

1. Metafizik: Algılayabildiğimiz (realizm) veya zihnimizde kurabildiğimiz (idealizm) bir dünya mevcut mu?
2. Ontoloji: Sınıflama, tanımlama, hiyerarşi kurma... (Semantik web ve yapay zeka ile ilişkilendirilebilir)
3. Epistemoloji: İspatlanmış, "gerçek" bilgiye ulaşma çabası.
-Bilgiyi nasıl ediniyoruz? & Bilgimizin doğru olup olmadığını nerden biliyoruz?
i. Fallibilizm: Yanlışlığı ispatlanamayan şey doğrudur (Karl Popper).
ii. Probabilism: Tecrübelerimiz doğrultusunda doğruya ulaşma ihtimalimiz progresif olarak artar (Carnap).
-Bu bağlamda bilgi "Justified True Belief" (İspatlanmış Doğru İnanç) olarak tanımlanabilir.
Ancak,
i. Justified: Kim ispatladı? İspatçının otoritesinin kaynağı nedir?
ii. Belief: Bilginin ona inanan birisine ihtiyacı var mı? İnananları olmasa da bilgi, kendi başına bilgi değil midir?
iii. True: Kime göre, neye göre ve ne zaman? Newton kendi zamanında tamamen doğru kabul ediliyordu ama Einstein sonrası dönemde parçacık altı fizikte Newton kullanılamayacağını öğrenmiş olduk.

Bu bağlamda (yukarıdaki üç farklı yalaşımı göz önünde bulundurarak), diyebiliriz ki information, knowledge'ın kaydedilmiş, iletişilebilen-aktarılabilen, objektif halidir. Biz onu dil ve zihni melekelerimiz ile kavrarız. Gene ilk tanımımıza dönmüş oluyoruz aslında; knowledge zihnimizdedir, information ise bunun aktarılma biçimidir. Yani biz knowledge'ı ya data-infomation-knowledge süreci ile kendimiz sıfırdan, ya da başkasına air knowledge-information-bizim knowledge'ımız süreci ile alırız demek mümkün sanırım.


II. INFORMATION'IN TARİHİ

Kavramların ortaya çıkış, literatüre giriş yılları:
i. Knowledge (1300'ler),
ii. Information (Lt. "informare" formunda 1500'ler - şimdiki haliyle 1700'ler),
iii. Data (1700'ler),
iv. Bunların arasındaki ilişkiler (Hale, 1691; Cowper, 1784),
v. Modern anlamda information (Collier, 1956; Chandler, 1970).

Burada bir parantez açarak "hard" ve "soft" metodolojilerin information'a farklı yaklaştğını belirtmek gerekiyor. Zira:
"Hard" sistemler (telekominikasyon, bilgisayar bilimleri) yaklaşımına göre information=data,
"Soft" sistemler (sosyal bilimler, felsefe) yaklaşımına göre information=data+meaning.
Yani bizim şu an üzerinde durduğumuz şekliyle bu information konusu "soft" bir yaklaşıma tekabül ediyor denebilir.

III: INFORMATION'I ANLAMAK

1. İletişim yaklaşımı:

Bu yaklaşım biraz önce sözünü ettiğimiz "hard" sistemlere bir örnek olarak gösterilebilir. İletişim teknolojisinin, televizyon ve özellikle de radyonun etkin olarak kullanılmasıyla, information'ın sinyaller, mesajlaşma ile olan bağı üzerinde durulmuş. Buradan hareketle de information ölçülebilir bir değer, bir birimdir denmiş (ağırlık, kütle, hacim gibi)(Shannon & Weaver, 1949). Dretske (1981) iletişim yaklaşımını ileri götürerek information'In kaynağı ile alıcısı arasında sinyaller ile taşındığını ve bu bağlamda iki sonuca ulaşabileceğimizi belirtmiş:
i. Fiziksel dünyada nedensellik ilişkisinden bahsedilebilir (kaynak-sinyal-alıcı),
ii. "Knowledge, information'dan kaynaklanan inançtır".

Sperber & Wilson (1986) ise eleştirel bir yaklaşım ile sadece sinyallere dayalı, fiziksel bir açıklamanın yeterli olmayacağını, bağlamsız sinyallerin anlamsız olacağını, bu sebepten arayüz, ikonlar gibi bağlam yaratıcı düzenlemelerin information için gerekli olduğunu iddia etmişlerdir. Sperber & Wilson'ın bu anlamda data-information ayrımına ulaştığını söyleyebiliriz; zira ilk bölümdeki tanımlara geri dönersek data için bağlamı olmayan information demiştik. İşte bu tanım Sperber & Wilson'un yaklaşımından geliyor.

2. Semitoics yaklaşım:
Aslında biraz önce kaldığımız yerden devam ediyoruz denebilir. DITA Blogu'nda da bahsi geçen "signifier-signified" (orada "horse" örneği ile açıklanıyordu) konusu "bağlamsız datanın bağlam kazanabilmesi" açısından önemli. Mesela kendi başına bağlamsız bir data olan harf dizileri, harfleri oraya yazan ve okuyan için aynı şeyi ifade ediyor olmasından dolayı bir information'a dönüşür.
Bu yaklaşımı tek bir kişiye mal edemeyiz ama önemli isimlerin görüşlerini özetlemek gerekirse:

İşaretler ve semboller alanında Libenau & Backhouse (1990) dört aşama olduğunu ve bunlar sayesinde işaret ve sembollerin üretilip, algılanıp, işe yarar hale getirildiğini söylüyorlar.
Aşamalar (ve bunları inceleyen disiplinler):
i. Kodlama (empirics),
ii. Gramer (syntax),
iii. Anlam (semantics),
iv. Bağlam ve eylem (pragmatics).

Ayrıca, Shannon & Weaver'ın information teorisi ilk aşamayı açıklamakta kullanılıyor.

Mingers (1997), bağlam ve onu yaratan unsurların (ara yüzler) information'ın ne kadarının, ne şekilde anlam kazanacağını (ya da knowledge'a dönüşeceğini) belirlediğini söylüyor. Özetle, dilinizde bir kavramı ifade edecek kelime yoksa o kavramı anlayamazsınız, en fazla sezebilirsiniz ancak bu sefer de başkalarına aktaramazsınız. Bu sebepten kavramlara tekabül edecek kelimeler-semboller olmazsa information'dan anlama geçiş süreci gerçekleşemez.

3. Information and worlds of discourse (Popper, 1972):
Popper'ın "gerçek" hususunda doğrulama (justification) değil de yanlışlama (falsitication) temelli düşündüğünü söylemiştik; yani yanlışlanamayan şey (şimdilik) doğrudur. "Şimdilik" kısmı önemli; zira Popper'a göre human knowledge her zaman için yanlışlanabilirdir, bu sebepten değişmeye-gelişmeye açıktır. Bu sebepten dolayı yapmamız gereken elimizde bulunan, şu an için yanlışlanamayan bilgiyi (information-knowledge ayrımına pek girmiyor) doğru kabul etmek ancak yanlışlanabileceğini de akılda tutmaktır. Popper'a göre, epistemolojinin üç farklı dünyası vardır:
i. Fiziksel varlıkların dünyası (ağaç, makas, panda...),
ii. Yaşayan varlıkların, duygu ve düşüncelerden oluşan subjektif dünyası,
iii. Objektif, iletişilebilir knowledge dünyası (kitapların, veritabanlarının... fiziksel hali değil de içeriği).
Yani bir dergide yayımlanan makalenin kendisi (fiziksel varlığı - kağıt, mürekkep, vs...) 1. dünyadadır. Bu derginin içeriği (yazıda anlatılan konu) 3. dünyadadır. İçerik gene 1. dünyada olan bir insan tarafından okunur, ancak 2. dünyada olan zihin tarafından algılanır ve 3. dünyadan 2. dünyaya "anlam" şeklinde bir bilgi akışı olur (diğer kısımlarda bahsettiğimiz data-information-knowledge aktarımına benziyor).

4. Information ve Perspektif (Polanyi, 1966):
Polanyi'nin tacit knowledge dediği, sahip olduğumuz ama açıklayamadığımız bir bilgi türü var. Polanyi'ye göre "Anlatabildiğimizden daha çoğunu biliriz", çünkü bildiklerimizin bir kısmı iletişilebilir information'a dönüşebilir haldedir (okuduğumuz bir kitabın aklımızda kalan kısımları) ama diğer bir kısmını bilir ancak iletişemeyiz (ayakkabı nasıl bağlanır biliriz ama çoğumuz bunu kafamızda canlandıramayız, basket topunu nasıl tutup şut çekeceğimizi bilmeyen birine gösterebiliriz ama elden çıkış ve potaya gönderme anını açıklayamayız - "göz, el koodrinasyonu" falan deyip geçeriz, anlattığımız kişi şutu çekince durumu kavrar:).

5. Cognitif / LS Lowry Model:
Bu model information-knowledge üzerine bizim modern algımıza oldukça uygun ve yukarıda anlatılanları toparlayıcı bir model. Diyor ki, knowledge içseldir (intrinsic), zihindedir ve subjektiftir. Dışarı aktarılabilmesi için öncelikle objektif infromation'a dönüştürülmelidir.

6. Information ve Mülkiyet (Castells, 1996):
Castells information'ın artık bir mülkiyet haline geldiğini ilk farkedenlerden (daha doğrusu teorize edenlerden) biri. Fikri mülkiyet (intellectual property) şeklinde bilginin mülkiyete dönüşmesini sorgularken, Polanyi şunu soruyor: Metalaşan knowledge mıdır, information mı? (information olsa gerek, değil mi?). Buradan yola çıkarak geleceğin dünyasında (az biraz bugüne tekabül ediyor aslında) information'ın işlenebilen, üzerine iş modelleri kurulabilen bir meta olacağını öngörüyor.

Data-information-knowledge üçlüsüne güzel bir örnek:

Bir anket yaparak beli bir "sample"ın (örneklem) boy, kilo, yaş ve cinsiyetine dair data toplanır.

Bu data okunup, incelenip, farklı data setler ile mukayese edilip, "Body Mass Index" 8BMI) gibi daha farklı hesaplamalar için kullanılınca informationa dönüşür. Bu information, mesela bölgesel bir data setine aitse diğer dölgeler ile bizim bölgemizin BMI'ını mukayese etmek mümkün olacaktır.

Elimizdeki information'ı karar verme süreçleri için kullanabileceğimiz bir forma dönüştürdüğümüzde o artık knowledge'tır. Mesela bölgesel BIM'ımız yüksekse, yüksek BIM - kalp krizi riski korelasyonu bilgisinden (bu knwoledge'dır) hareketle, yerel yöneticiler ve ulusal sağlık örgütleri ile ortaklaşa bir kampanyaya girişilebilir.